30 Eylül 2010 Perşembe

Karadeniz Gezisinde Son Durağımız AMASYA....

Karadeniz gezimizin  son durağı Şehzadeler Kenti Amasya'idi....
Gezi sonunda Şebinkarahisar'dan İstanbul'a doğru yola çıkmışken,
 hiç planda yokken ani bir fikir değişimi ile  Amasya da bulduk kendimizi... 
Şehir küçük ama gerçekten sevimli bir şehir..
Şehrin bilinen ilk adı "Amaseia"' imiş...
Şehre girişte bizi elma heykelcikleri karşıladı lezzetli elmaları herkesçe malum zaten
Biz ilk önce Yeşilırmak'ın çevresinde kurulan kaya mezarlarının bulunduğu alandayız...
Bu alan  tam bir tablo gibi.
 Tablonun arka fonunda Amasya Kalesi ve dağa oyulmuş irili ufaklı kral kaya mezarları, eteklerinde Osmanlı sivil mimarisini yansıtan cumbalı yalıboyu evleri ve önünde gerçekten de
biraz kirlide olsa yeşil yeşil akan Yeşilırmak… 



Amasya  da saat kulesi ve Yeşilırmak çevresinde,
 Yalıboyu caddesinde sıralanan birbirinden güzel Amasya evleri çok hoş..
Bu evlerin hemen karşısında şehzadeler gezi yolu var...



Biz şehzadeler gezi yolunda şöyle bir gezdik..
Yeşilırmak üzerindeki köprülerden birinden  kaya mezarlarının olduğu karşı yöne geçtik..
Köprüden karşıya geçer geçmez de Şehzadeler Müzesi ile karşı karşıyayız..
Özellikle de çocuklar için bulunmaz fırsat olacağı için müzeye düşünmeden girdik..
 Şehzadeler müzesi iki katlı bir  bina.
Alt katta Amasyada valilik yapmış ancak padişah olamamış şehzadelerin:
Mehmed Çelebi, Alaaddin Çelebi, Ahmet Çelebi, Bayezid Çelebi ve Mustafa Çelebi,
üst katta ise padişahlık yapmış olanların:
Yıldırım Bayezid, Çelebi Sultan Mehmed, II. Murad, Fatih Sultan Mehmed, II. Bayezid Han, III. Murad ile Amasya doğumlu olan Yavuz Sultan Selim'in balmumu heykelleri sergileniyor.
Müzeyi bize açıklamalar yapan bir yetkili ile geziyoruz..
Çıkışta da bu anlatılan bilgileri içeren  cd yi aldık
Çok büyük bir müze değil ama aşağıda da görüldüğü gibi heykeller çok gerçekçi ortam güzel.

Müzenin hemen ilerisinde , Kaya mezarlarına çıkışın başlangıcında hediyelik eşyaların satıldığı standlar ve dükkanlar var...
 İncik boncuk, süs eşyaları, magnetler gibi hediyelik eşyaları sergilerden veya aynı meydanda bulunan dükkanlardan alabilirsiniz.



Kaya mezarları çok göz alıcı..
Tabi kaya mezarlarının bulunduğu yükseklikten şehrin görüntüsü de..


 Yeşilırmak Vadisi boyunca, irili ufaklı 21 mezar varmış.
Bu mezarlardan sadece birkaç tanesi günümüze gelebilmiş.
 Kaya Mezarlarının içlerinden çok, arkalarına oyulmuş geçitler dikkat çekici.
 Kalker kayalara oyularak yapılan bu mezarlar yapı ve büyüklükleri itibarıyla kente hakim bir noktada.
Kral mezarları Pontus krallarına ait olduğu belirtiliyor bu yüzden bu bölgeye Krallar vadisi de deniliyormuş.


Peki Amasya ya gelince ne yenir ?
Biz tamamen tesadüfi olarak Yeşilırmak kenarında yer alan,
 Amaseia Mutfağını seçtik ve denemek için girdik..
Nehrin karşı tarafında, nehirden de ismini görebilirsiniz.
 Balkonda müsait yer bulursanız nehre karşı oturabilirsiniz..
İç baklalı yaprak sarması ,mantı ve toyga çorbası bizim denediğimiz yemeklerdi...
Toyga çorbası güzeldi ama ben daha güzel yapıyorum diye düşündüm..
Ama iç baklalı yaprak sarması gerçekten de güzeldi..
Amasya mutfağı bina olarak yemek için kullanılıyor ama içerisi kısmen müze gibi..
***
Amasya'nın gezip görülecek değişik bir çok yeri var..
Malum biz İstanbul yolcusu iken geçerken şöyle bir uğradık ama çok memnun kaldık.
Daha geniş zamanda, daha planlı görmek lazım böyle güzel yerleri...

28 Eylül 2010 Salı

Yoğurtlu,Tereyağlı Közlenmiş Patlıcan,Kırmızıbiber Salatası....

Yerken lezzetine doyamayacağınız bir salata tarifi ile daha sizlerleyim..
Gerçi bilmeyen yoktur diye düşünüyorum ama tereyağlısını daha önce hiç denememiştim ve denemeyenler olabileceğini düşünerek paylaşıyorum....
Israrla da deneyin ve görün diyorum..

Malzemeler
2 adet patlıcan
4 adet kırmızı biber
1 diş sarımsak
1 yemek kaşığı mayonez
1 kase süzme yoğurt(ekşi olmaması lazım)
tuz

Üzeri için
2 silme yemek kaşığı tereyağ
1 tatlı kaşığı pulbiber

Yapılışı
Patlıcanları ve kırmızı biberleri ocak üzerinde veya fırında közleyelim.
Közlenen patlıcan ve biberlerin kabuklarını soyup yanıklar kalmasın diye sudan geçirip ince ince kıyalım...
Bir kaba yoğurt,mayonez,sarımsak rendesi ve tuzu koyup karıştıralım.
Soğuyan patlıcan ve biberleri yoğutlu karışımın içine ilave edip harmanlayalım...
Tavaya yağı koyup kızdıralım, pulbiberi ekleyelim biraz karıştırıp salatanın üzerine gezdirelim..
Tereyağının yoğurt ve patlıcanla birleşimi harika bir tad tavsiye ederim..
Patlıcan salatasının bir başka yapılış şeklini burada paylaşmıştım..
***
Tereyağınızın kalitesi lezzeti etkileyecektir..
Özellikle Sarı renkteki Trabzon tereyağı tercih ederseniz lezzetin farkını görebilirsiniz..
...................Afiyet Olsun..................

27 Eylül 2010 Pazartesi

Kitapseverlere Önemle Duyurulur....

Bugün Taksim Meydan'ının hemen yanı başında bulunan  Gezi Park da bu sene 4.düzenlenen,
 Sahaflar Festivalinden bahsetmek istiyorum.. 
Siz de bizim gibi eski ya da yeni kitap meraklısıysanız,
Gezi Park'ın merdivenlerinden içeri girer girmez başka bir aleme girmiş gibi oluyorsunuz..
Burada ki kitapların kokuları bile bir başka,sanki daha bir kitap gibi kokuyor....
Sahaflar Festivali 14-28 eylül tarihleri arasındaydı ama 3 Ekime kadar uzatıldığını söyledi bir sahaf..
10 .00 ile 24:00 saatleri arasındaymış..



Cumartesi günü düştü yolumuz severek ve isteyerek bu kitap dolu mekana..
Çocuklarda bizde içeri girince incelemeye nereden ,hangi kitaptan başlayacağımızı şaşırdık..
Kitaplar o kadar çok o kadar çeşitli ki herkese ve her keseye hitap edecek cinsten..
Özellikle Furkan ayak üstü bir kaç kitabı okudu dersem yeridir..
Özelliklede çocuklara kitabı sevdirmek adına gidilmeli bu ortama.. 

 
Festival daha öncede belirttiğim gibi Taksim meydanın da bulunan otobüs duraklarının hemen yanı başındaki Gezi Park'ın içinde ve kaçırılmayacak güzellikte.. 
Eğer kitap meraklısıysanız saatleriniz burada farketmeden ,büyük bir keyifle geçecektir..
Festivalde neler var?
Değişik konularda yazılmış eski veya yeni envai çeşit kitap, eski kartpostallar, siyah beyaz hatıra fotoğrafları, sinema afişleri,plaklar,yemek kitapları, eski dergi ve gazeteler,meraklısı için hayli ilginç ve değerli eserler var.

Eski çizgi romanlar Zagor, Teksas, Tommiks, Mandrake, Kızılmaske çizgi roman serileri
Tarihi kişiliklerin, liderlerin imzalı evrakları, mektupları, hanedan düğünlerinin tüm detayıyla anlatıldığı el yazması “surnameler”, matbaa malzemeleri, eski cilt kitaplar, damgalı evraklar ve daha neleer neleer.

Yukarıdaki kolajda da görüldüğü gibi kitap fiyatları 50 kr'dan başlıyor.1,2,5 TL şeklinde devam ediyor..
Piyasada zor bulunan basımı bitmiş olan yada ilk basım bir kitabı bile bulabileceğiniz bir yer..
Hem açık havada,
hem de kitaplar arasında olmak ve birbirinden değişik bir çok stand ....
Kitap severlere tavsiyem hafta sonu bir gününüzü kitap için ayırın ve özellikle de çocuklarınızla birlikte 3 ekim'e kadar bu festivale gidin.. 

26 Eylül 2010 Pazar

Gavurdağı Salatası...


Adana ve Antep arasında bulunan, Toros Dağları’nın güneydoğusunda yer alan bir dağ olan "Gâvurdağ" ile aynı ismi taşıyan bu salata, esasen Antep’e özgü bir salatadır.
Bu dağın adının daha sonraları Nurdağ'ı olarak anıldığını da duymuştum..
Salata Acılı ezmeye yada Bostana'ya benziyor ama farkı, ezmeye ve bostanaya göre biraz daha iri doğranarak hazırlanması ve ceviz içi kullanılmasıdır.
İsmini pek beğenmesemde lezzeti çok güzel olan bir salata..
Genelde et yemekleri ve kebapların yanında iyi gidecek bir salatadır..

Malzemeler
 2 adet domates
1 adet salatalık
 1 adet sivri biber
4-5 dal maydanoz
 1 adet küçük kuru soğan
limon suyu
 3 yemek kaşığı zeytinyağı
 nar ekşisi
1 çay kaşığı pulbiber yada isot
 irice kırılmış ceviziçi
 tuz

Yapılışı
Domatesin ve salatalığın kabuklarını soyalım, biber ,soğanı da ekleyerek mümkün olduğunca minik olarak küp küp doğrayalım.
 Maydanozu da ince ince doğrayalım ve önceki malzemelerle harmanlayalım.
 Zeytinyağı ve limon suyu, nar ekşisi ve tuz da ayrı bir kapta karıştırırarak salatanın üzerinde gezdirelim. İrice kırılmış cevizin bir bölümünü salatanın içine katalım büyükçe olanları da süslemede kullanalım.
Bu salata hazırlanıp nar ekşisi dökülüp, dolapta yarım saat kadar beklettikten sonra yağ ve limonda eklenerek sunulduğunda daha lezzetli oluyormuş.
Servis anında üzerine sumakta serpebilirsiniz..

...................Afiyet Olsun......................

23 Eylül 2010 Perşembe

Kışlık Erişte Yapımı....



Erişte bizim (Giresun-Ş.karahisar bölgesinin) vazgeçilmez kışlık lezzetlerinden biridir..
Köylerde genelde çok miktarda yapıldığı için ,insanlar bir araya gelerek beraber yapar bu tarz hazırlıkları.
Bilinen erişteden farklı olarak fırında kavrularak tamamen kurutulur..
Erişteyi yukarıda ki gibi pilav şeklinde de burada anlattığım gibi sulu çorba şeklinde de değerlendirebilirsiniz..  
İşte bizde Ş.karahisar'a gidince anne yüreğinin ısrarı ve emeği ile eriştemizi yaptık.
Rabbim anneciğime sağlık ,huzur ve mutluluk versin başımızdan eksik etmesin inşallah..
Eveet gelelim eriştemizi nasıl yaptığımıza...

Bizim yaptığımız bu eriştenin yapılışı biraz zaman aldığı için,
 çok miktarda yapılıyor ve mümkünse birkaç kişi bir arada yapılırsa daha kolay oluyor.

Malzemeler
25 kiloluk un(iyi kalite olması gerekir)
su, tuz
(isteğe bağlı olarak su yerine bir miktar sütte kullanılabilir)

Yapılışı
Öncelikle unu 20 kilo kadarını eleyip büyükçe bir yoğurma kabına alalım..   
Kalan 5 kilo unu bezeleri açarken kullanmak üzere ayırıyoruz.
Annem una 1 avuçtan biraz fazla tuz koydu ve yavaş yavaş su veya süt-su karışımı ilave ederek serte yakın hamur elde etti. Tuz miktarının az olmaması gerekiyor.
Sebebi ise tuzsuz erişte pişirilme aşamasında daha çabuk kırılabiliyor...
Hamuru yoğurma aşaması hemen hemen yarım saati buluyor. Eğer hamuru yoğurduktan sonra bir müddet dinlendirirsek bezelerimiz daha güzel olacak,erişte yufkaları daha kolay açılacaktır..
Dinlenen hamurdan öncelikle yukarıda ki gibi portakaldan büyükçe yuvarlak bezeler yapıyoruz.
Biz bu bezeleri hazırladık üzerlerinede nemli bir bez örttük.
Sonra bu bezeleri un yardımı ile oklova ile böreklik yufkadan,
 iki kat kalın olacak şekilde yuvarlak olarak açtık.
Biz erişteyi yaparken bir kaç kişiydik.
Birimiz beze yaparken ,diğer iki kişide yufkaları açtı eşimde bu yufkaları içinde odun yanan yufka için yapılmış üzerinde sac olan sobanın üzerinde önlü arkalı pişirme işlemini yaptı..
Yufkaları pişirmiyoruz kıvamı yukarıda görülüyor sadece hafiften hamurluğu gidecek kadar kurutuyoruz Daha fazla kurumaması içinde yufkaları üst üste koyduk ve üzerini kuru bir sofra bezi ile örttük ki kesme aşamasında kırılmadan kesilsin. 


Yufkaları pişirme aşamasından sonra sıra kesme aşamasına geldi.
Kesme işlemide ayrı bir maharet gerektiriyor .
Biz yavaş yavaş keserken ,annemler maşalah yılların deneyimli elleri tıkkada  tık kesiyorlardı..
Kesme içinse önce bir yufkayı rulo olarak sarıyoruz ,
sonrada tahta masa üzerinde keskin bıçaklarla ince ince kesiyoruz.
Yine bu aşamada da ne kadar fazla insanla keserseniz işiniz o kadar kolaylaşacaktır...
***
Kestiğimiz erişte şeritlerini önce yere serdiğimiz temiz ve geniş bezlerin üzerinde bir gün kuruttuk.
Ertesi günse bu erişteleri isterseniz evde kendi fırın tepsilerinizde kırmadan karıştırarak kavurursunuz,isterseniz de mahallenizdeki ekmek fırınınızda kavurtturuyorsunuz.
Biz de yapılan erişte miktarı fazla olduğu için genelde dışarıda ekmek fırınında kavurtuyoruz.. 


Erişteler fırında bu şekilde, yani rengi açık kahverengi olana kadar kavruluyor..
Veee işlem tamam, Kışlık erişte yapımı zahmetlidir ama gerçekten çook lezzetlidir buna değer...
***
Yukarıdaki pirinçli eriştenin tarifi daha sonra gelecek inşallah.

...............Sevgiler..............

22 Eylül 2010 Çarşamba

Kışlık Menemenlerim ve Salça...

                                          Geçen gün yaptığım domates soslarımdan sonra kalan domateslerle de
menemen yaptım..
Bu menemenler kışın bazen kahvaltıda bazen akşam yemeğinde kurtarıcım oluyorlar..
Hemen kapağını aç,kavurduğun soğanların üzerine dök ,biraz fokurdadıktan sonra üzerine de isteğe bağlı olarak yumurtasını kırdınmı menemenimiz hazır.. 
Nasıl yaptım Menemeni?

Malzemeler
İstediğiniz kadar kabuğu soyulmuş domates
Sivri biber
sıvı yağ
tuz

Yapılışı
Sivri biberlerimizi minik halkalar şeklinde doğrayalım ve sıvı yağda kavuralım.
Biberlerimiz kavrulurken domateslerimizi küpler halinde doğrayalım.
Sivri biberlerimiz kavrulunca domateslerimizi ilave edelim.
Tuzumuzu ilave edelim.
Domatesleri ilave ettikten sonra domatesler pişene kadar kaynatalım(çok ezilmeyecekler ) menemenimiz hazırdır.
Kaynattığımız kavanozlarımıza menemenlerimizi paylaştıralım, kapaklarını sıkıca kapattıktan sonra bir bez üzerine ters çevirelim.
Bez üzerine çevirmemizin nedeni menemenlerimizin sızıntı yapıp yapmadığını bu şekilde anlayabiliriz.
Yine bu şekilde kavanozlarımızın kapakları sıcaklıkla vakumlanacak ve hava almayacak hale gelecektir..
***
Domates soslarını ve menemenleri yaparken salça yapma gibi bir düşüncem yoktu.
Ama domatesleri rendeleyince bir sürü domates kabuğum oldu ,ben bunlara bir de ezilmiş domatesleri ekleyince bunlardan salça yapmak geldi aklıma..


50 Kilo kadar domatesin kabuğunda 1,5 kiloya yakın salçam oldu  .
Domatesin direk kendisinden değil ,kabuğundan olsa da doğal olduğu için misler gibi kokuyor salça..
Nasıl yaptım?
Domateslerden çıkan kabukları bir leğende biriktirdim.
Ve bu leğeni ağzını kapatarak arada sırada karıştırarak iki gün boyunca güneş alan balkonumda beklettim.
Daha sonra ekşimesi tamamlanan domates kabuklarını, ince delikleri olan bir süzgeçten kabuk ve çekirdeklerinden ayrılması için geçirdim..
Süzgecin altında kalan salça püresini temiz bir bez torbaya aktardım. Bir kaç saat salça püresinin içideki sarı suyun süzülmesi için bu torbayı bir yere astım..
Su aktıkça torba içindeki pürede koyu kıvam almaya başlayacaktır zaten..
Su akışı azalınca torba içinde ki salçanızı bir tepsiye alalım ve tuzunu da ilave ederek
çok kalın olmayacak şekilde tepsiye yayalım.
Bu aşamadan sonra aslolan güneşte ara sıra karıştırarak salçanın koyulaşarak kıvamını bulmasıdır..
Ama güneşte bekletmek istemezseniz orta ısıdaki fırında yine kabuk tutmaması için arada karıştırarak salçanızı son kıvamına getirebilirsiniz...
En sonunda salçanızı tuzunu kendinize göre ayarlayın.
Eğer tuz az olursa bozulma riski daha çok olur.
Tuz salçanın daha uzun süre bozulmadan kalmasını sağlayacaktır..

****

21 Eylül 2010 Salı

Bir GÜN'ü Daha Geride Bıraktık...



Başlıktanda anlaşılacağı üzre bu hafta sonu bir akraba günü daha yaptık..
Bu hafta Dayımın eşi(Şükran Yengemdeydik)..
O gün baya hasta olmama rağmen çocuklarla günden geri kalmadık..
Yengem güzel lezzetlerle ağırladı bizi.
Lafı hiç uzatmadan hemen menüyü paylaşıyorum sizlerle..
***
Fellah Köftesi

 
Yoğurtlu ve mısırlı semizotu salatası

 

Şekerpare

Peynirli açık poğaça


Patatesli ve kabaklı börek

Domates soslu biber kızartması(acıymış tadına bakamadım)


Kurabiye


 Zeytinyağlı Karalahana Sarması

Taze Fasulye Kavurması


Bu günde de çocukların özellikle de benim çocuklarımın maşallahları vardı..
Pek enerjiklerdi.
Allahtan günümüzün gerçekleştiği ev bahçeliydi de kendilerine, enerjilerini boşaltacak aktiviteler buldular.
Yengeme ev sahipliği için ve güzel lezzetleri için teşekkür ediyorum.


Bir daha ki günün, gününü kararlaştırdık bir ay sonra tekrar buluşuyoruz inşallah..

...............Sevgiler............




19 Eylül 2010 Pazar

Domates Soslu Karışık Kızartma(Soğan ilaveli)



Hayırlı hafta sonları ,gerçi bugün son günü ama olsun..
Kızartmayı sevmeyenimiz yoktur sanırım..
Yağlı oluşundan dolayı herzaman yapamasamda ,arada sırada tadmadan olmuyor.
Benim yaptığım kızartmadaki fark üzerine kızartarak eklediğim halka soğanlardan geliyor..
Üniversite yıllarımda Denizli'li bir ev arkadaşımdan öğrenmiştim bu ilaveyi.. 

Malzemeler
1 adet patlıcan
1 adet kabak
8-9 adet sivri biber
2 iri soğan(Halka halka doğranmış)

Sos için
2 iri domates
yarım yemek kaşığı domates salçası
1 iri diş sarmısak
Karabiber, tuz

Yapılışı
Soğan hariç tüm malzemeyi istediğiniz boyutlarda dilimleyerek kızartın.
Sonra iri halkalar şeklinde doğradığınız soğanlarıda kızartın.
Kızartırken soğanı çatal yardımı ile halka halka ayırın.
Kızartığınız malzemeleri servis kabına alırken altına birkaç kat kağıt havlu koyarsak ,
fazla yağ havluda kalacaktır.
Kızarttığınız malzemelerin üzerine halka soğanlarıda yerleştirelim.
Üzerine koyacağımız sos için domateslerimizi rendeleyelim (hazır sosunuz varsa onuda kullanabilirsiniz)
Domates salçamızı, tuz ,karabiber ve sarmısak rendemizi de ekleyerek bir kaç dakika kaynayana kadar karıştıralım.
Soğan sevmeyeniniz vardır belki ama kızarmış soğan tadı çok farklı, bu şekilde belki de hoşunuza gidecek.
Karışık kızartmalarda patates ilave etmeyi çok sevmiyorum çünkü diğer malzemelerle bir araya gelince patates yumuşuyor bu da hoş olmuyor..
***
Bugün akraba günümüzün bir başkası var ve bendeniz sabah sabah düştüm bile yollara.
Azıcık hasta gibiyim ama hastalık bile engel değil..
İnşallah yarın fırsat bulursam yeni yeni görüntülerle sizlerleyim..

.......................Afiyet Olsun......................

18 Eylül 2010 Cumartesi

Soda Şişelerinde ve Kavanozda Kışlık Domates Sos Nasıl Yapılır?



Kış geliyor ,dolayısı ile mis kokulu domatesler kokusuz lastik görünümlü,
hormonlu domateslere yerini bırakacak....
Sebze ve meyveleri mevsiminde ,doğal zamanlarında kullanmak en sağlıklısı ve doğrusu..
Bahçe domatesinin mevsimi yaz olunca en kokulu en güzel zamanı da temmuz ayı ve sonrasıdır...
Şu sıralar domates azalmaya başladı bile ..
Siz de çok geç kalmadan kış için kullanıma hazır soslarınızı hazırlayabilirsiniz..
Domates için bahçesi olanlar çok şanslı ama bahçesi olmayanlarda pazardan alabilirler..
Biz genelde İstanbul'a yakın olan Silivri ve yakınında olan köylere gidip tarladan bizzat topluyoruz..
Domatesleri kendi ellerimizle toplamak bile ayrı bir zevk..
Tarlada domatesleri toplarken fotoğraf çekmeyi düşünüyordum ama küçük oğlum hastalanınca
ben toplamaya gidemedim..

 
Ben soslarımı bir kaç senedir tek kullanımlık soda şişelerinde hazırlıyorum..
Bu şekilde hazırlama aşamasında azıcık uğraştırsa da kışın kullanırken çok pratik oluyor..
Evde içilen sodaların şişelerini atmıyorum yıkayıp biriktiriyorum ve sonrasında domates sosunu hazırlarken kullanıyorum..
Bu sosu tüm sebze yemeklerinde ,çorbalarınızda( özelliklede domates çorbası için)makarna ve pilavlarda ,kızartma soslarında,dolma harçlarını hazırlarken kullanabilirsiniz.

Menemen ve sos için 50 kilo kadar domates kulladım..
Aslında tarif için malzeme için ölçü vermeyi düşünmüyorum,
 herkes kendi ihtiyacı kadarını ayarlar diye düşünüyorum
***
Sosu iki değişik şekilde hazırladım.
Birincisi soda şişelerine hazırladıklarım  .
Bunun için önce domatesleri yıkadım  ve rendeledim.
Rendelediğim domatesleri çiğ olarak soda şişelerine
  ağız kısmında bir parmak boşluk kalacak şekilde doldurdum.
Hepsini doldurduktan sonra şişelerin ağız kısımlarına yarım çay kaşığı tuz ekledim..
**
 İşin asıl noktasına geldik. 
Şişelerin kapaklarını ve kapakları kapatmak için kullanılan aşağıda görülen 
basit aleti kullanıyorum..  
Bu aleti bir tanıdık sayesinde edindim. Kapakları da kilo ile alıyor. 
Bir kilo kapağı iki ,üç sene kadar kullandım.. 
Şişelerimin üzerine kapakları yerleştiriyorum ve yukarıdaki aletle bastırarak kapakları hava almayacak şekilde kapatıyorum ve şişeleri su dolu tencerede 30 dakika kadar kaynatıyorum .
Tencereden şişeleri hemen çıkartmayalım..
15 dakikada bu şekilde tencerede beklesinler..

Soda şişesinde domates sosu konservelerim hazır oldu bile..  
Daha önce belirttiğim gibi hazırlarken uğraştırıyor ama kullanırken çok pratik oluyor..
Bu şekilde evde sağlıklı tek kullanımlık meyve suyu bile hazırlanır..


Bu şekilde domates soslarım hazır olmuş oldu..
Bu sosları güneş almayan bir yerde uzun süre bozulmadan saklayabilirsiniz..
Benim soslar mayıs ayına kadar kalıyor.
Belki daha da dayanabilir ama  o zamana kadar bitiyor zaten...
Merak etmiş olabilirsiniz ,bu aletin İstanbulda satıldığını görmedim duymadım.. 


Domates sosunun daha kolay hazırlanış şekline de değinmeden edemeyeceğim...
Rendelediğimiz domatesleri genişçe bir tencereye alalım..(ben 5 kiloluk bir tencere kullandım)
İçine 1,5 yemek kaşığı kaya tuzu ilave ettim..
Kaynayana kadar pişirdim. Bu arada üzerinde oluşan köpükleri de kaşıkla aldım..
Bu sosları yine kullanımda kolaylık olması açısından,
 yarım kiloluk şişelerde hazırlamanızı tavsiye ederim.
Hazır olan kaynar haldeki sosumuzu bir veya yarım kiloluk şişelere paylaştıralım ve kapaklarını sıkı sıkıya kapatıp şişemizi hemen ters çevirelim...
Bu şekilde şişeleriniz sıcaklıktan dolayı doğal olarak vakumlanacaktır.
Şişeler tamamen soğuyana kadar ( 1gün gibi)bekletelim. Şişeler soğuyunca düz çevirelim,kapağın üzerine elinizle bastırın kapak içeri doğru esnemiyorsa sosunuz sağlıklı bir şekilde hazırlanmıştır..
Deneyin pişman olmayacaksınız..
Aynı gün yine kış için menemen de hazırladım tarifi önümüzdeki günler de gelecek..  
***
* Bu sosları açtığınızda (özellikle kavanozda hazırladıysanız) bitene kadar buzdolabında saklamalısınız.. Kapak açılınca hava alacağı için bozulma kolaylaşacaktır..
*Kavanozlarınız ve kapakları steril olmalı.
Bunun için her ikisini de kaynatmalı ve iyice kurulamalısınız..
*Bu  tarz sosları özellikle cam kaplarda hazırlayalım .
Plastik kaplarda veya poşetlerde saklamanın kanserojen açıdan sakıncalı olduğu artık hepimizce  malum..
* Fazla miktarda sos hazırlayacaksanız bu bir gününüzü alacaktır,size tavsiyem bu işi tek başınıza yapmamanızdır. 
*Domatesleri rendeleme yerine rondodan da geçirebelirsiniz 
ama o şekilde sanki daha bir sulu oluyor .. 
*Sos için her ne kadar sivri domatesler tercih edilse de(etli olmasından dolayı) 
tombul olanlar lezzetinden dolayı tercihimdir..
*Ezik domatesleri ve rendelerken kalan kabuklarını atmadım onları da salça yapmak için ayırdım.. 
Yapacak olanlara kolay gelsin..

................Afiyet Olsun...................

14 Eylül 2010 Salı

Tepside Pratik Kumpir....

Ramazanda iftar için pratik ne yapabilirim diye düşünürken evdekilerle kumpirde karar kıldık..
Hem yapılışı eğlenceli hemde lezzeti çok yerinde ..

Normalde kumpir dışarıda büyük boy patateslerle yaplıyor ama evde bu büyük patatesleri pişirmek çokta kolay değil. Bu yüzden evde kumpir keyfi biraz şekil değiştirerek tepside kumpir şeklini alıyor.
Şekil değişse bile lezzette değişiklik olmuyor...
Hemde evde yaptığınızda içine konulan malzemenin güvenilirliğide cabası..
Kumpiri sizde ister bizim gibi akşam yemeğinde isterseniz de misafirleriniz için yapabilirsiniz..
Buyrun malzemeler şöyle...

Malzemeler
6 orta boy patates
50 gr tereyağ
Garnitür(bezelye,havuç)
Mantar(1 kase kadar haşlanmış ,ince doğranmış)
Kornişon turşu
Sosis,salam
siyah ve yeşil zeytin( halka halka doğranmış)
mısır(1 çay bardağı kadar)
Kaşar Peyniri(2 dolu kase rendelenmiş)
tuz

Yapılışı
Patatesleri küp küp doğradıktan sonra tuzlu suda haşlayalım sonra da rendeleyelim.
Henüz dumanı üzerinde sıcakken içine  rende kaşarımızın bir kısmını ve tereyağını ilave edip iyice karışmasını sağlayalım. Hafif yağlanmış tepsimize elimizle bastırark yayalım..
 Üzerine garnitürümüzü ve diğer malzemelerimizi (kaşar hariç) isteğimize göre yayalım.
Önceden ısıtılmış fırınımıza tepsimizi atalım.. Kumpir içindeki sosislerimiz(sucuk veya salamda ilave edebilirsiniz)  hafif kızarınca kaşarımızı serpiştirelim..
 Kaşar da eriyince kumpirimiz hazırdır... Sıcakken servis yapabiliriz.
Ben yanına kumpirin olmazsa olmazı kısır da yaptım.
İsteğe bağlı olarak ketçap mayonez ikilisi ile lezzetli kumpirimiz servise hazırdır..

....................Afiyet Olsun..................

12 Eylül 2010 Pazar

Karadeniz gezisi 10.Gün

Veee Balı ile ünlü Anzer Yaylasındayız...

Anzer Yaylasını değerli balından dolayı bilmeyeyeniz yoktur sanırım..
İşte bizde Rize de dolaşırken Anzer de bal festivali olduğunu duyunca gidip görmeye karar verdik...
Yayla Rize merkezden 85km ve İkizdereden de  35km uzaklıkta.
 Uzun ve kısmen bozuk yolları aşarak festivalden bir gün önce Anzerdeyiz...
Yukarıda Anzer Yaylası merkezi ve festival alanı görülüyor... 


Anzer'e girerken festivalden dolayı asılmış olan devasa boyuttaki bayrakla karşılaştık..
Burası Ayder Yaylasına göre daha doğal daha sade.. 


Yaylada yükselti 2500 hatta bazı yerlerde 3000 leri buluyormuş.
Bu yüzden ağaç yok ama envai çeşit çiçek var..
Her yayla evinin önünde  de yukarıdaki manzara var...
Şifalı ve değerli Anzer Balı üretimini yerinde görmüş olduk böylece....
Ürettiği baldan dolayı Anzer'in diğer adı Ballıköymüş..
Bu sene festivalde Anzer balının kilosunu 650 TL olarak açıkladılar.
Şenlikte 1 kilo balı ise açık artırma ile 6000 TLye sattılar.. 


Böyle bir doğada, sınırsız oksijen bulunan bu ortamda ki bal başka nasıl olabilir ki?
Üstteki kolaj Rizeden Anzer Yaylasına giderken rastladığımız görüntüler ...


Festivalin olduğu gün çevreyi keşfe çıktık...
Gözümüze kestirdiğimiz üzerinde kar olan bir tepeye tırmandık
(tepe ama ne tepe çıkış ve inişimiz 2 saatimizi aldı)
Zirveye çıkarken bize buz gibi kar sularından oluşan bir dere eşlik etti..


Yukarı çıkarken tırmanışın  aşağıdan görüldüğü gibi kolay olmadığını gördük..
Bazen dinlendik, bazen buz gibi suya kolumuzu ,ayaklarımızı soktuk ama suyun soğukluğu dayanılacak gibi değildi...  
Hava sıcaktı ama su buz gibiydi, doğal doğal muhteşem lezzetteki sudan içtik, bazende bizimkiler  festival alanından gelen kemençe sesiyle kendilerince horon çektiler.. 


Soğuk sudan içtiler içtiler tadına doyamadılar ,ben de tabii
Nihayet kar kümesine ulaştık...
Karla oynadık, kaydık hatta altta kalan bir bölümden yedik bile..   


Tırmanışta çocukların maşallahları vardı..
Babalarının verdiği gazla yorulmalarına rağmen ,sorunsuz tırmandılar..
Yaz sıcağında karla karşılaşmak onlarında hoşuna gitti..


İniş yolunda farklı yolları kullanarak indik...


Bunlarda şenlik alanından görüntüler...
Alan uzaktanda olsa üstteki kolajda sol aşağıda görülüyor.  
İnsanlar,çadırları ve araba kümeleri...


İki günümüz Anzer'de geçti.
İki günde dolu dolu kemençe sesi ve yöresel oyunlarla geçti..
Hep söylerim Karadeniz insanının kanı kaynıyor,
 bu kadar coşkulu insanı Karadeniz dışında bir arada görmek mümkün değil sanki...
Yayla'ya Annem de bizimle gelmişti zirveye dizlerinden dolayı tırmanamadı ama
 diğer aktiviteleri zevkle yakından izledi.
Belirtmeliyim ki özellikle Rizeli'ler süper tatlı konuşuyorlar.
Genci yaşlısı yöresel ağızla konuşuyorlar..
Şenlikte jandarma olmasından dolayı gündüz silah sesleri duymasakta akşam konakladığımız merkezde silahlar yarıştı aynen Acelle Yaylası'nda olduğu gibi...
Karadenizlilerin kötü bir merakı olan silahın sesi olmasa şenlikler çok çok güzel faaliyetler..   
***
Son bir gezi yazısı kaldı .
Amasya yine çok şirin bir il ve güzel görüntüler..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...